Dünya çok hızlı bir değişim ve gelişim sürecinden geçerken iklim değişikliklerinin etkisi tüm dünyada hissediliyor. Bu konuda gıda üretimi, arazi ve su kaynakları kullanımının ve sera gazı emisyonlarının oldukça yoğun olduğu bir alan. Günümüz gıda üretim ve tüketim alışkanlıkları çevrenin bozulmasında en temel nedenlerden biri olarak görülüyor. Doğru yemek seçimleri ise iklim ve çevre üzerinde oldukça olumlu bir etkiye sahip. Gelişen diyetler hem aşırı hem de yetersiz beslenmeden kaynaklanan küresel sağlık krizlerine neden olabiliyor. Küresel olarak, her 9 kişiden 1'i aç veya yetersiz besleniyor ve 3'te 1'i ise aşırı kilolu veya obez. Çiftlik ve çatal arasında tüm yiyeceklerin yaklaşık 1/3'ü kayboluyor veya israf ediliyor. Küresel gıda sistemi kaynaklı emisyonlar, insan kaynaklı küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 37'sine karşılık geliyor. Hal böyle olunca son dönemin en popüler konularından biri olan sürdürülebilirlik, beslenmeye de sirayet ediyor.
Sürdürülebilir beslenme şekli ile çevresel sorunların azaltılması ve sürdürülebilir bir dünya adına büyük değişimler elde edilebilmesi mümkün, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), sürdürülebilir beslenmeyi güvenli, sağlıklı ve düşük çevresel etkiye sahip olarak tanımlıyor. Bu beslenme şekli, kültürel olarak kabul edilebilir, ulaşılabilir, adil, ekonomik olarak karşılanabilir, doğal kaynakları koruyan, çevreyi kirletmeyen, gıda güvenliğine katkı sağlayan ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeyen bir model. Sürdürülebilir beslenme yaklaşımında özellikle bitki bazlı beslenme ön plana çıkıyor. Science Dergisi’nde yayımlanan ve son dönemlerin en kapsamlı beslenme ve çevre araştırmasında; bitki bazlı beslenmenin insan sağlığının iyileştirilmesinde, hastalıkların önlenmesinde ve sera gazı salınımının azaltılması, küresel ısınmanın önlenmesi, su ve toprak kullanımının azaltılması gibi çevre üzerinde olumsuz etkilere sahip olan durumların ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynadığı gösteriliyor.
Bitki bazlı beslenme çevresel olumsuz etkileri azalttığı gibi sağlıklı kilo kontrolü, insülin direncinin azalması, diyabet ve kalp hastalıkları riskinin azalması, kan basıncının düşürülmesi gibi birçok durumda da olumlu etkiye sahip. Çünkü bu beslenmenin temelinde taze sebze ve meyveler, rafine edilmemiş tam tahıllar, yağlı tohumlar ve kuru baklagiller var. Ayrıca sanılanın aksine düşük yağlı bir diyet değil. Sadece doymuş ve trans yağların yerini bitkisel kaynaklı yağlar, balık ve yağlı tohumlardan gelen doymamış yağlar alır. Bu beslenme biçimi özellikle de lif, vitamin, mineral ve antioksidanlar açısından oldukça zengin.